Strese Karşı Yoga

Stres Ve Yoga

Stres, baskı altına girdiğimizde, metabolizmanın kendisini yıkmak isteyen enerjiye karşı gerilerek direnç oluşturmasıdır. Günlük hayatımızda HEM BEYNİMİZİ, HEM BEDEİNİMİZİ, HEM DE ZİHNİMİZİ kontrol etmekte zaman, zaman zorlanırız. Sürekli nefret, hırs, kızgınlık ve öfke duyguları içinde bocalar dururuz. Ama gerçekte hiçbir yetişkin kendine bu duygular ile ve oluşturduğu olumsuzluklar ile zarar vermek de istemez. Bu bağlamda oluşan STRES vücudumuzun içsel bir savunma şeklidir. Ortadan kaldırılması gereken stres değil, stresi oluşturan nedenlerdir. İçsel basınç dengelendiğinde stres ortadan kalkar. İçinden çıkamadığımız ve dengeleyemediğimiz birçok stres çeşidi vardır. Örneğin trafiği yoğun bir otoyolda dikkatli araba kullanmaya çalışmanız stres oluşturabilir.

Araba kullanırken etraftan gelen etkiler de bizde stres yaratabilir. Sahibi olduğumuz şeyler tehdit altında kaldığında, oluşan şartlara boyun eğmek zorunda kalmamız, bizi kaldıramadığımız bir yükün altında ezmeye başlar. Ezilmemek için oluşturduğumuz karşı direncin ortaya çıkan etkilerine stres deriz. Ama spritüel hayatı biraz bilenler, bütün bu yaşananların bizim gelişmemiz için birer fırsat olduğunu bilir. DALAİ LAMA bu gibi durumlar için şunu söylemiştir. “Ancak düşmanların eylemleri ile yüz, yüze kaldığın zaman gerçek içsel gücünü öğrenebilirsin. Bu açıdan bakınca, düşmanlar bile içsel güç, cesaret ve azim öğretmenleridir.”

Uzmanların iddiasına göre stresi oluşturan ilk önemli şeylerden biri de aslında yer çekimidir. Yatağa yattığınızda geçici olarak etkisini azaltabilir, ayağa kalktığınızda yeniden yüklenirsiniz. Normalde bu sebepten dolayı uyuduğumuz zaman kendimizi daha dinlenmiş daha mutlu ve huzurlu hissederiz. İnsan, iki ayağı üzerinde yaşamını sürdürebilen dünya üzerindeki tek varlıktır. Bunu sağlayan şey, üstün bir enerjitik seviyeye sahip olmasıdır. Yer çekimini dengelemek için ayakta durduğumuzda ve harekete geçtiğimizde enerji sarf etmeye ve stres yüklenmeye başlarız.

Kemik yapımız yardımcı olsa da kaslarımız yer çekimine karşı olarak ayakta durmayı ve dengede kalmayı başarabilmek için yoğun oranda enerji tüketirler. Hem zihin, hem de beden olarak yorulduğumuzda ayakta kalmamız çok zorlaşır. Eğilmek ve çökmek, ağırlığını sürekli olarak üzerimizde gösteren enerjiye karşı bir savunma önlemidir. Fiziki açıdan olduğu gibi duygusal ve zihinsel açıdan da bu böyledir. Fizik bedenimizin üzerine kaldıracağımızdan fazla yük yüklendiğimizde çöküntüye uğradığımız gibi kaldıramadığımız duygusal ve zihinsel yükler karşısında duygusal ve zihinsel anlamda da çöküntüye uğrarız.

“Reich” in savunduğu gibi, yer çekimine karşı vücudu ayakta ve dengede tutabilmek için vücut ekseni boyunca hareket edilerek dengelenmenin sağlanması, bedenin iki kutbunu devamlı aktif halde tutar. Bilim adamlarının iddiasına göre kapsamlı bir cinsel hayatın oluşturulabilmesi ve iki ayak üzerinde durma becerisinin sağlanması, yüksek düzeyde enerji temin edilmesiyle ilgilidir. Enerjinin yüksek seviyede temin edilebilmesi de; yeterli oksijene ulaşabilmek, doğru ve yeterli nefes almayı daimi olarak sağlamakla alakalıdır.

Stresle başa çıkmanın bir başka yolu da acıyı kabul etmektir. Üzüntülere ve acılara karşı koymadan, kendini onun akışına bırakmaktır. Çünkü şu anada bizi üzen bir olay veya boşuna üzerimize aldığımız bir stres; daha ileride belki bizim hayatımızda bizim için önemli bir detay oluşturacak ve bunların olması bizim için lehimize bir şeye veya olaya dönüşmesi için bir sebep olması olabilir. Ama içimizden yinede bu duyguları kolay, kolay atamayız. O zaman ruhunuz nasıl huzur bulacak, bütün bu negatif etkileşimlerden kurtulmak için neler yapmalıyız?

Bütün bu olumsuzlukları yaşadığımızda zihnimizden geçen üç büyük şey cahillik, şidettli arzu ve nefret tir.
İlk ikisi doğamızda zaten vardır. Ancak nefret sonradan öğrenilen bir şeydir. Ve zihnimizi çok meşgul eder. Bir farenin tahtayı kemirdiği gibi kişiyi kemirir durur. Bize herhangi bir olumsuzluk veya kötülük yapıldığında kendi kendinize hep bu kişileri Allaha havale ederiz, bu şekildeki düşünce tarzı belki biraz bizi rahatlatır ama yine de steresliyizdir. Oysa fiziki, ruhsal ve zihinsel anlamda bütün bu olumsuzluklardan kurtulmanın tek bir yolu vardır.

İşte bu da Başkalarının niye böyle davrandığını veya olayların niye böyle geliştiğini düşünen” Biz” yani sadece eziyet eden ruhumuz ve aklımız. İşte bütün bunarlın sonucunda değişmesi gereken dışsal olaylar veya kişiler değil yine “BİZ” iz. Biz kendimizi değiştirmeye başladığımızda ya da olan biten bütün bu olaylara ve durumlara olan bakış açımızı değiştirdiğimizde hayat daha kolay ve huzurlu olacaktır. Bu durumda değiştirmemiz gereken ilk şey üzüntüyü ve sıkıntıyı, stresi beynimizden nasıl atacağımız konusudur.

Zihnimiz ne kadar saf ise o kadar huzurludur. Kendimizi bir çocuk saflığında hissetmemiz, korku, öfke, kızgınlık gibi kötü duyguları zihnimizde barındırmamamız lazımdır.

Peki, şimdi bunu nasıl gerçekleştireceğiz;

Belki izleyenler bilir “NE BİLİYORUZ Kİ” adlı filimde zihnimizin nöral bağlantılarının nasıl çalıştığı anlatılmıştır. Olumsuz düşünceler, olumsuz hücrelerin daha fazla oluşmasına ve daha fazla mutsuz olmamıza sebep olur. Sinir hücrelerimiz devreye girdiğinde hareketi yapan bu nöral bağlantıları değiştirebilir. Buradan da şu ortaya çıkmaktadır ki Beynimiz işlenebilir, değiştirilebilir, yeni düşünce ve deneyimlere uygun olarak bağlantılar yeniden düzenlenebilir.

Bunu sağlamak için yine diyaframdan alınan derin nefeslere ihtiyacımız vardır. Oluşturulabilecek yüksek enerjiyle; baskıya karşı koymak yerine, baskıya yön vererek akmasını sağlamakta stresin oluşumu engeller.

Strese yön vererek üzerinizden akmasına izin vermez, ya da zaman, zaman boşaltımı yada sağılımı sağlamazsanız, yükü taşımak zorunda kalırsınız. Omuzlarını kaldırarak üzerinde görülür hiç bir yük olmadığı halde 100 kilo yük taşır gibi duran insanı düşünün. Omuzlarında ki gerilim gerçekten 100 kiloluk bir yükü taşımaya eşittir. Dolayısıyla kişi gerçekten 100 kiloluk bir yükün altında devamlı olarak ezilmektedir, diyebiliriz. Kişi 100 kiloluk yükü gerçek anlamda taşısaydı bundan kurtulması daha kolay olurdu. Yükü göremediği için yükü tanımlaması, dolayısıyla yükten kurtulması çok zordur. Omzuna yüklenen yükün oluşmasına engel olamayan kişinin yapacağı tek şey, ara sıra yükü boşaltmayı ( gevşemeyi ) öğrenmektir. Gevşeme çalışmaları en kolay, en çabuk ve en yüksek seviyede nefes teknikleri uygulamalarıyla gerçekleştirilir.

Her kronik ( devam eden ) adale kasılması, vücutta sürekli bir stresin varlığını işaret eder.
Her türlü stres oluşumuna karşı vücut, adapyasyon (uyum ) sendromu(yani hastalık tablosu) ile cevap verir.

Bu sendrom üç aşamalıdır.

Birinci aşama alarm tepkisidir. Hormonal düzeyde kendini gösterir. Vücut öncelikle böbrek üstü bezlerini harekete geçirerek strese karşı hormonsal bir savunma hazırlar. Stres, fiziksel bir tehlikeden oluşuyorsa sempatik sistemi devreye sokarak kendisine zarar vermeyecek bir durum oluşturmaya çalışır. Tehlikeye karşı savaşarak kurtulmayı, ya da kaçmayı seçer.

Stres devam ediyorsa yani savaşarak ve kaçarak kurtulmak mümkün olamıyorsa, ikinci aşama ya geçilir. Yine böbrek üstü bezlerinin ürettiği kortizon ve kortizol gibi hormonlarla strese uyum sağlanmaya çalışılır. Bu bir soğuk savaş dönemidir. Vücut stresi yenemeyeceğini ve kaçamayacağını anlamış, şimdi onu kontrol etmeye çalışmaktadır. Yoğun olarak enerjiye ihtiyaç duyulur. Bunun karşılanması nefes teknikleri uygulamalarının içinde yer almaktadır. Yogik nefesle yeterli oranda ver sürekli alınacak oksijen, uyum sürecini kısaltır ve dengelenmeyi sağlar. Detaylara daha sonra değineceğim.

Dengelenme sağlanamazsa uzun süreçte vücut yorgun düşer ve üçüncü aşamaya geçilir. Enerji tükenmiş, kontrol kaybolmuş ve yıkım başlamıştır. Bu safhaya kronik ( davamlı ) yorgunluk denir. Kişi çökmenin eşiğinde ve her türlü rahatsızlığa açık haldedir. Adale kasılmaları, tikler ve seğirmeler devamlılık oluşturmuştur. Omuzlar devamlı gergin, çeneler kitli, bacaklar ve kollar kasılmış ve istem dışı sallanır durumda görünürler. Üçüncü aşamada yaşamlarını sürdürebilen kişilerin iradesiz, kişiliklerini kontrol edemeyen bitmiş bir ruh hali ile başarısızlık ve kurban bilinciyle teslim olma duygusallığı taşıyan bireyler haline gelmesi durumuz söz konusudur.

Bu durumdan kurtulmanın şartı, enerjisini strese karşı koyabilecek seviyeye çıkartmaktır. Bunun olabilmesi için, irade artırımı ve kontrol kazanımı için yogik tarzda nefes tekniklerine devam edilirken, gerilimden arındırmak ve bilinçaltının rahatlamasını sağlamak amaçlı ileri nefes teknikleri yöntemine ( kısa zamanda yüksek dozda oksijenin kanda oluşumunu sağlamak amaçlı ) nefes tekniklerine başvurulur. Gevşeme, farkındalık, tam yogik nefes ve ileri sistemde nefes teknikleri ile yoga uygulamaları, meditasyon yapmak ve uygulamaktaki amaç, strese maruz kalmadan, yaşamı, neşe ve sevinç algılamaları içinde, zevk ve eğlenceye döndürmenin becerisini sağlamaktır.
İlk olarak zihnimizi saf ve temiz düşüncelerle beslemek gerekir. Bunun için neler yapabiliriz ona bakalım.

Kutsal metinler ve kutsal kitaplar okumak,
Suyla temizliği daha sık yapmak, daha sık banyo almak veya denize girmek,
İnsana huzur veren ortamlarda bulunmak(Herkesin kendini daha iyi hissettiği ortamlar farklıdır)
Mantra veya zikir tekrarları yapmak,
Meditasyon yapmak,
Yoga teknikleri uygulamak,
Kişisel gelişim kitapları okumak(olumlu düşünce teknikleri veya kuantum düşünce teknikleri ile ilgili olanlar),
Yoga uygulamalarındaki yama ve niyama seviyelerini uygulamak(ahlaki kontrol, arınma yöntemleri ve tanrı ile bağlantı)
NEFES TEKNİKLERİ uygulamak,

Zihini kontrol etmenin en önemli yolu da nefesi kontrol etmekle başlar. Bu nedenle burada düzenli olarak yoga asanaları ve nefes tekniklerini uygulamak bedeni toksinlerden arındırıp, Nadileri(yani sinir kanallarını)uyararak zihni huzura kavuşturmak esastır. Bu konunun detaylarına NEFES VE ZİHİN yazımda değiniyorum. Bedeni arındırmak her türlü(bağırsakları da temiz tutmak) zihnimizi de arındırır. Butün bu uygulamaları yaparken sağlıklı beslenmeye de çok önem vermemiz gerekir. Çünkü gıdalar beynimizin kimyasını olumlu ve olumsuz yönde etkiler. Sağlıklı ve saf gıdalar zihnide saf ve temiz tutar.

Tanrı üzerine yapılan meditasyonlar bu durumda çok önemlidir. Zihin meditasyon yaptığı şeyin niteliğini çabuk kavrar. Yüksek düşünceler ile beslenir. İşte bu aşamada mantra çalışmaları ve zikir de devreye girebilir. Mantra ve zikir, zihni güzel düşüncelerle meşgul eder. Temiz duygularla meşgul olan zihin kötü duyguları ve düşünceleri barındıramaz, kendisinden uzaklaştırır. Okuyacağınız kişisel gelişim kitapları yaşamın anlamını kavramanız için zihinsel yönde size olumlu olarak etki eder.

Zihnimizde neleri depo ettiğimiz çok önemlidir. Bilinçaltımızı nasıl temiz tutmaz isek devamı olumsuz olmaya ve olumsuz düşünceler üretmeye devam ederse, temiz tutmakla da ün be gün daha olumlu düşüncelere, isteklere ve duygulara ulaşırız. Zihnimiz bir maymun gibidir ve durmadan oradan oraya atlar, bu yüzden bu zihni kontrol etmek için kesin güçlü bir irade gerekir. Güçlü irade de sadece sabırlı olmak ve istekle bu çalışmaları seviye,seviye uygulamak ile elde edilir.
DAHA STRESSİZ VE DAHA SORUNSUZ GÜNLERE,

SEVGİLERİM İLE,
Banu Değer.
Bhanu Priya.

0536 586 73 17